Şub 19, 2021
- Kullanım yerine ilişkin olarak; perakende satış sözleşmesi veya ikili anlaşma olmaksızın dağıtım sistemine müdahale ederek elektrik enerjisi tüketmesi,
- Dağıtım sistemine, sayaçlara, ölçü sistemine ya da yapı bina giriş noktasından sayaca kadar olan tesisata müdahale ederek, tüketimin doğru tespit edilmesini engellemek,
- Müdahale sonucu; Sayacın eksik veya hatalı ölçüm yapılması veya hiç ölçülmemesi,
- Yasal şekilde tesis edilmemiş sayaçtan geçirilerek, mevzuata aykırı bir şekilde elektrik enerjisi tüketmesi,
- Dağıtım lisansı sahibi tüzel kişinin ilgili mevzuata uygun olarak kestiği elektrik enerjisini, mücbir sebep halleri dışında; yükümlülüklerini yerine getirmeden dağıtım lisansı sahibi tüzel kişinin izni dışında açması, kaçak elektrik enerjisi tüketimi olarak kabul edilir.
Abone sözleşmesi yapmaksızın su kullanmak veya sayaçsız ve sayacı işletmeyecek herhangi bir tertibatla su kullanmak veya sayaca müdahale etmek kaçak su olarak değerlendirilmektedir.
KİRACININ KAÇAK ELEKTRİK-SU KULLANIMINDA EV SAHİBİNİN SORUMLULUĞU NEDİR?
Ev sahibi kira sözleşmesi imzalandığı anda taşınmazın tüm kullanım hakkını kiracıya devreder. Bu süreçte konut üzerinde ki tasarruf hakkı kiracıya aittir ve bu nedenle sorumlulukta kiracıya aittir. Kaçak elektrik kullanımı ya da kaçak su kullanımı konusunda uygulanacak olan yasal yaptırımlar aboneliğin kimin üzerine olduğuna bağlı olarak değişkenlik göstermektedir.
Söz konusu kaçak elektrik kullanımı kiracının kendi adına kayıtlı olan bir aboneliğe aitse bu durumda ev sahibinin hiçbir yasal yükümlülüğü yoktur ve kiracı uygulanan cezayı kendisi ödemek zorundadır. Çünkü hem taşınmazın kullanım hakkı hem de taşınmaza ait olan abonelik kiracının sorumluluğu altındadır. Ancak söz konusu abonelik ev sahibi adına ise bu durumda uygulanan farklı yaptırımlar bulunmaktadır. Yani kiracının kaçak su veya elektrik kullanımından ev sahibi abonenin sorumluluğu farklı kriterlere göre değerlendirilmektedir. Bu konuda Yargıtay tarafından verilen emsal karar ise şu şekildedir:
T.C.
YARGITAY
11. HUKUK DAİRESİ
ESAS: 2003/6944
KARAR: 2004/1821
KARAR TARİHİ: 26.02.2004
KONU: İTİRAZIN İPTALİ DAVASI – KAÇAK ELEKTRİK KULLANIMI – KİRACININ KAÇAK ELEKTRİK KULLANMASI – KÖTÜNİYET TAZMİNATI HÜKMEDİLEBİLMESİNİN KOŞULLARI
ÖZET: Mahkemece davanın reddiyle beraber, takibin haksız yapıldığı gerekçesiyle davacı yararına takibe konu alacağın %40 oranında haksız takip(kötü niyet) tazminatına hükmedilmiştir. Ancak, haksız takip tazminatına hükmedilmesi için, takibin tek başına haksız olması yeterli olmayıp, kötü niyetle yapıldığının da iddia edilip ispat edilmesi gerekir. Somut olayda davacı kaçak elektrik kullanımının tespit edildiği iş yerinin malikine de icra takibinde bulunmuştur. Davacının kötü niyetli olduğu iddia edilip ispat edilmemiştir. (2004 S.K. m.67)
DAVA: Taraflar arasında görülen davada Kahramanmaraş Asliye 3.Hukuk Mahkemesince verilen 04.02.2002 tarih ve 2001/400-2002/21 sayılı kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi B. Şengel tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
KARAR: Davacı vekili, müvekkil ile davalının arasında abone sözleşmesi olduğunu, kiralanan iş yerinde kaçak elektrik kullanımının tespit edildiğini, kiracının fiilinin kurumu bağlamayacağı, kaçak bedelinin tahsili için icra takibi yapıldığını, davalının itirazı ile durduğunu iddia ederek, itirazın iptaline, takibin devamına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, müvekkili ile davacı arasında abonelik sözleşmesi olmadığını, kaçak elektrik kullananın kiracısı olduğunu, tespitin bu yönde gerçekleştiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma ve toplanan kanıtlara göre, kaçak elektrik kullanımının tespit edildiği iş yerinin davalı tarafından 1999 yılında 5 yıllığına dava dışı M Dershanesi’ne kiraya verildiği, abonesiz elektrik kullanım sonuçlarından davalı mal sahibinin sorumlu olamayacağı, takibin haksız yapıldığı gerekçesiyle davanın reddine, takibe konu alacağın %40 oranında tazminatın davacıdan alınarak davalıya verilmesine karar verilmesine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
1- Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davacı vekilinin yerinde görülmeyen ve aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
2- Dava, kaçak elektrik kullanım bedelinin tahsiline yönelik icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
Mahkemece davanın reddiyle beraber, takibin haksız yapıldığı gerekçesiyle davacı yararına takibe konu alacağın %40 oranında haksız takip ( kötü niyet) tazminatına hükmedilmiştir. Ancak, haksız takip tazminatına hükmedilmesi için, takibin tek başına haksız olması yeterli olmayıp, kötü niyetle yapıldığının da iddia edilip ispat edilmesi gerekir. Somut olayda davacı kaçak elektrik kullanımının tespit edildiği iş yerinin malikine de icra takibinde bulunmuştur. Davacının kötü niyetli olduğu iddia edilip ispat edilmemiştir. O halde, koşulları oluşmadığı halde davalının tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda 1 numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddine, 2 numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davalı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 26.02.2004 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
T.C.
YARGITAY
13. HUKUK DAİRESİ
ESAS: 2002/2684
KARAR: 2002/4736
KARAR TARİHİ: 29.04.2002
KONU: CEZANIN İPTALİ DAVASI – BİNA SAHİBİNİN KAÇAK SU KULLANILMASINDAN SORUMLA OLMAMASI – SÖZLEŞME YAPMA ZORUNLULUĞU - KUSURSUZ SORUMLULUK İLKESİ – KAMU HİZMETLERİ İLE HAYATİ MADDELERİ SAĞLAMAK İÇİN TEKEL OLAN KURUMLAR
ÖZET: Kaçak su kullanılması haksız fiil niteliğinde olup, 818 BK.m.58 gereğince bina sahiplerine kusursuz sorumluluk getirilmişse de, bu sorumluluk o şeyin fena yapılmasından veya muhafazasındaki kusurundan dolayıdır. Bu nedenle üçüncü kişinin haksız fiili, bina sahibi olması dolayısıyla davacının sorumluluğunu gerektirmeyeceğinden, kaçak su bedelinden de bina sahibi olan davacı değil kaçak su kullanan kişi sorumludur.
Sözleşme yapma hürriyeti, kişinin dilediği herhangi bir sözleşmeyi hiçbir dış baskıya maruz kalmadan yapabilmesi veya böyle bir sözleşmeyi yapmayı reddetmesi demektir. Ancak, kamu hizmetleri ile hayatı maddeleri sağlamak için tekel olan kurumlar için sözleşme yapma mecburiyeti bulunduğu kabul edildiğinden, su tekelini elinde bulunduran bir kamu kurumu, bu hizmeti sağlamak için sözleşme yapmak zorundadır. Bu nedenle taraflar arasında uyuşmazlık adli yargının görevi içinde bulunduğundan işin esası incelenip sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, davanın idari işlemin iptali istemine ilişkin olduğu gerekçesiyle yazılı şekilde görevsizlik kararı verilmiş olması usul ve kanuna aykırıdır.
(818 S.K.m.18, 19, 41, 58) (1086 S.K.m.1, 7)
DAVA: Taraflar arasındaki cezanın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği düşünüldü:
KARAR: Davacılardan Mehmet Y, kendisine ait binanın ikinci katında kiracı olarak oturan dava dışı Süleyman K’ın kaçak su kullanması nedeniyle kendisinden de istenilen 781.645,000 TL fatura bedelinden sorumlu olmadığının tespitini, diğer davacılar ise davacı Mehmet Y’e ait binayı satın aldıklarını ancak binada kaçak su kullanılmasından dolayı su abonelik sözleşmesinin iptal edilmesi nedeniyle, tesisi için yeniden başvurmalarına rağmen, kaçak su kullanımı gerekçe gösterilerek su aboneliğinin verilmediğini öne sürerek su aboneliğinin tesisine karar verilmesini istemişlerdir.
Davalı, davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece su, aboneliği verilmesi işleminin idari nitelikte olduğu ve bu nedenle idari yargının görevli olduğu belirtilerek bu konudaki talep nedeniyle mahkemenin görevsizliğine, kaçak su kullanılması yönünden borçlu olmadığının tespiti istemi hakkında ise, mal sahibinin izni ve rızası olmadan kiracı tarafından ana isteme bağlantı yapılarak kaçak su kullanılması mümkün olamayacağı gerekçesiyle reddine karar verilmiş; hüküm, davacılar tarafından temyiz edilmiştir.
1- Davacı Mehmet Y’in temyiz itirazlarının incelenmesinde; kaçak su kullanan dava dışı ve davacının kiracısı olan Süleyman K’ın kaçak su kullanması sonuç itibariyle BK.nun 41.maddesinde hükme bağlanan haksız fiil niteliğindedir. BK.nun 58.maddesi gereğince bina sahiplerine kusursuz sorumluluk getirilmişse de, bu sorumluluk o şeyin fena yapılmasından veya muhafazasındaki kusurundan dolayıdır. Bu nedenle üçüncü kişinin haksız fiili, bina sahibi olması dolayısıyla davacının sorumluluğunu gerektirmez. Kaçak su bedelinden de davacı değil kaçak su kullanan kişi sorumludur. Davalı her ne kadar bu konuda davacıyı pek çok kez uyardığını bildirmişse de, maddi olaya davacının da katıldığını yasal delillerle kanıtlayamadığından davacı Mehmet Y’in kaçak su kullanımından dolayı sorumlu olmadığına ilişkin açılmış olan davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçelerle reddine karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.
2- Diğer davacıların temyiz itirazlarının incelenmesine gelince; Borçlar Hukukunda kural; sözleşme yapma hürriyetidir. Sözleşme yapma hürriyeti, ferdin dilediği herhangi bir sözleşmeyi hiçbir dış baskıya maruz kalmadan yapabilmesi veya böyle bir sözleşmeyi yapmayı reddetmesi demektir. Sözleşme yapma hürriyetinin de sınırsız olmadığı, diğer bir anlatımla kanundan doğan sözleşme yapma mecburiyetinin varlığı da yasal olarak kabul edilmemektedir. Kamu hukuku kökenli ve kamu hizmetleri ile hayati maddeleri sağlamak için öngörülen sözleşme yapma zorunluluğunda oldukları doktrinle ve sapma göstermeyen Yargıtay kararlarında benimsenmiştir. Somut olayda davacıların davalı ile su abonman sözleşmesi yapmak için başvurularını, idare daha önceki malik ve kiracının kaçak su kullanımı nedeniyle reddetmiş ve yerel mahkeme de bu işleme karşı açılan davayı idari dava olarak nitelendirmiştir. İdari bir işlemin iptaline ilişkin davaların idari yargıda görüleceği tartışmasızdır. Ne var ki davacıların bu davalarında su bağlanması talepleriyle birlikte, çoğun içinde azda vardır kuralından hareketle idarenin yarattığı muarazanın da önlenmesini istemiş oldukları kuralının bir gereğidir. Davalı su tekelini elinde bulunduran bir kamu kurumu olup, bu hizmeti sağlamak için sözleşme yapmak zorundadır. Bu nedenle taraflar arasında uyuşmazlık adli yargının görevi içinde bulunduğundan işin esası incelenip sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, davanın idari işlemin iptali istemine ilişkin olduğu gerekçesiyle yazılı şekilde görevsizlik kararı verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz edilen hükmün 1.bent gereğince temyiz eden davacı Mehmet Y. Yararına, 2. Bent gereğince ise diğer davacılar yararını BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, 29.04.2002 gününde oybirliği ile karar verildi.
Size ulaşabilmemiz için lütfen aşağıdaki formu eksiksiz olarak doldurun.