Nis 02, 2021
ORTAK MÜLKİYET KAVRAMI
Birden çok kimsenin taşınır veya taşınmaz nitelikteki aynı eşya üzerinde maddi şekilde bölünmemiş paylara malik olmalarına imkân veren mülkiyet türü, paylı mülkiyettir. Bu mülkiyet biçiminde başka türlü belirlenmedikçe, her paydaşın eşyadaki payı eşit sayılır. Paydaş kendisine ait payı serbestçe devredebilir ve payların alacaklı gibi başka kişilerce rehin veya haciz edilmesi mümkündür(TMK md. 688). Paylı mülkiyette, payın tamamı değil bir kısmı da devredilebilir(TMK md. 732).Dolayısıyla, paylı mülkiyette her ortağın eşyanın her yerinde kendisine ait pay nispetinde diğer ortaklar ile aynı derecede hakkı bulunmaktadır. Birden çok kişinin mülkiyet hakkına sahip olduğu elbirliği mülkiyeti ile paylı mülkiyet hallerinden hangisinin aynı eşya üzerinde var olduğu hususunda belirsizlik bulunduğu zaman, eşyanın paylı mülkiyete tâbi olduğu kabul edilir.
Elbirliği ile mülkiyet hali ise, Medeni Kanun’un 701. maddesinin 1. ve 2. fıkralarında “Kanun veya kanunda öngörülen sözleşmeler uyarınca oluşan topluluk dolayısıyla mallara birlikte malik olanların mülkiyeti, elbirliği mülkiyetidir. Elbirliği mülkiyetinde ortakların belirlenmiş payları olmayıp her birinin hakkı, ortaklığa giren malların tamamına yaygındır” şeklinde tanımlanmıştır.
Ölüm olayı ile birlikte miras bırakanın malları üzerinde mirasçılar arasında kendiliğinden kurulan “miras ortaklığı” elbirliği ile mülkiyet halinin en tipik örneğidir. Mirasçılar ölüme bağlı olarak murisin malvarlığı -tereke- unsurları üzerinde elbirliği halinde mülkiyete sahip oldukları için terekeye ait bütün haklar üzerinde ancak birlikte tasarruf edebilirler (TMK md. 640/2). Diğer taraftan; mirasçılardan her biri, sözleşme veya kanun gereğince ortaklığı sürdürmekle yükümlü olmadıkça, her zaman mirasın paylaşılmasını isteyebilir (TMK md. 642/1). Dolayısıyla terekedeki mallara iştirak halinde malik olan her mirasçı, ortak sıfatıyla terekedeki taşınır ve taşınmaz malların aynen ve şayet bu mümkün değilse satış yoluyla paylaştırılmasına karar verilmesini sulh mahkemesinden isteyebilir. Bu mülkiyet tipinin sona erdirilmesi istemiyle açılan ortaklığın giderilmesi davalarına bütün ortakların katılmaları gerekmektedir. Bu sebeple, ortaklar arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunmaktadır.
Elbirliği halinde mülkiyet ancak mal devredildiğinde, topluluk dağıldığında veya paylı mülkiyete geçildiğinde sona ermektedir. Elbirliği ile mülkiyette paylaştırma, diğer bir ifadeyle ortaklığın giderilmesi ise, dava yolu dâhil aksi belirlenmemişse kural olarak paylı mülkiyet hükümlerine göre yapılmalıdır (TMK md. 703).
ORTAK MÜLKİYETİN DAVA YOLUYLA SONA ERDİRİLMESİ
Paylı mülkiyette paydaşlardan her biri, müştereken malik olduğu malın paylaşılması suretiyle payının kendisine verilmesini her zaman isteyebilir. Bu durum, hiç kimsenin mülkiyetteki paylı halin devamına zorlanamaması esasına dayanmaktadır. Bu bağlamda, paylı mülkiyete tabi malın paylaşılması yönündeki bu istek (izale-i şüyu beyanı) paydaşlara ulaştırılarak tüm paydaşların katıldığı iradi paylaşma (paylaşma sözleşmesi) veya paylaşmada anlaşma sağlanamaması durumunda dava açılarak yargısal paylaşma gerçekleştirilebilir. TMK md. 699/2 hükmünde, “paylaşma biçiminde uyuşma sağlanamazsa, paydaşlardan birinin istemi üzerine hâkim, malın aynen bölünerek paylaşılmasına, bölünen parçaların değerlerinin birbirine denk düşmesi halinde eksik değerdeki parça para eklenerek denkleştirme sağlanmasına karar verir” şeklinde bir düzenlemeye yer verilmektedir.
Ortaklığın giderilmesi davaları, tarafların hem davacı hem de davalı durumda olduğu iki taraflı davalardandır. İki taraflı davalar arasında sayılmaları sebebiyle, yargılama esnasında davacı ve davalı tarafın hakları ve talepleri aynı şekilde ele alınmalıdır. Bu noktada; taraflar paylı mülkiyete konu malların sadece aynen taksimini talep etmişlerse ya aynen taksim yönünde ya da davanın reddi yönünde karar verilebilir. Davacının aynen taksim talebine karşılık davalı satış isteminde bulunmuşsa, yapılan inceleme sonucunda aynen taksim mümkün olmadığı zaman davalının talebine uygun şekilde malların satış suretiyle ortaklığın giderilmesine karar verilebilmektedir. Tarafların aynen taksim mümkün iken doğrudan satış suretiyle ortaklığın giderilmesini dava yoluyla talep etmeleri durumunda ise davanın reddi gerekmektedir.
Ortaklığın giderilmesi davalarında taksim istenmesi halinde öncelikle taşınmazın miktarı, pay ve paydaş durumu ve imar mevzuatı çerçevesinde taksimin mümkün olup olmadığı araştırılmalıdır. Mevcut şartlara göre taşınmazın/taşınmazların taksimi mümkün ise fen bilirkişisine taksim projesi düzenlettirilir ve mahkeme tarafından projedeki bölümlerin hangi paydaşa verileceği konusunda tarafların anlaşmasına göre veya anlaşma sağlanamadığı durumlarda kura çekilerek hüküm tesis edilir.
ORTAKLIĞIN GİDERİLMESİ DAVALARINDA GÖREVLİ VE YETKİLİ MAHKEME İLE TARAFLAR
Ortaklığın giderilmesi davalarında görevli mahkemeler, taşınır veya taşınmaz mal ve haklar için dava konusu malın değerine bakılmaksızın sulh hukuk mahkemeleridir (6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu, HMK md. 4/1.f., 1. b.). Hakimin görev konusunu re’sen dikkate alması gerekmektedir. Genel yetki kuralları gereğince, davalının davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesi ortaklığın giderilmesi davasına bakmakla yetkilidir (HMK md. 6)
Ortak mülkiyetin konusu taşınmaz bir mal ise, yetkili mahkeme ilgili taşınmazın bulunduğu yerdeki sulh hukuk mahkemesidir (HMK md. 12)
ORTAKLIĞIN GİDERİLMESİ DAVALARINDA YARGILAMA USULÜ
Ortaklığın giderilmesi davaları basit yargılama usulüne tabidir. Bu bağlamda, dava dilekçesi verilmesi ve davalının/davalıların dava dilekçesine karşı cevap dilekçesi vermesi yeterlidir. Yazılı yargılama usulünden farklı olarak dilekçe teatisi, taraflarca ikinci dilekçeler (davacı tarafın cevaba cevap ve davalı tarafın da ikinci cevap dilekçeleri) verilmeden tamamlanır. Davalı taraf, ilk itiraza ve dava şartlarına konu olan hususları ileri sürebilir. Bu noktada, hâkim tarafından da kendiliğinden göz önünde bulundurulması gereken ilk itirazlar cevap dilekçesinde yer alabilir. Yargılama esnasında ortaklığın giderilmesi talebi hakkında hüküm verilebilmesi için aynı mahkemenin çözmesi gereken sorunlar ön sorun ve şayet başka bir mahkemenin karara bağlaması gereken sorunlar varsa, bunlar bekletici sorun (mesele) olarak değerlendirilmelidirler. Dolayısıyla, bu tip sorunlar mahkeme kararına bağlanmadan ortaklığın giderilmesi davalarında hüküm tesis edilmemelidir.
ORTAKLIĞIN GİDERİLMESİ BİÇİMLERİ
Ortaklığın giderilmesi; malın aynen bölüşülmesi veya pazarlık ya da artırmayla satılarak bedelinin bölüşülmesi biçimlerinde gerçekleştirilebilmektedir (TMK md. 699/1). Bu bağlamda, belirtilen paylaşma biçimlerinde anlaşma sağlanmadığı zaman, paydaşlardan birinin talebi üzerine hâkim tarafından malın aynen bölünerek paylaştırılmasına ve şayet bölünen parçaların değerlerinin birbirine denk düşmemesi halinde de eksik değerdeki parçaya para eklenerek denkleştirilmesine karar verilir (TMK md. 699/2). Diğer taraftan, paylı/ortak mülkiyete tabi malın bölünmesi malda önemli değer kaybına yol açmakta veya başkaca durum ve koşullar sebebiyle uygun görülmemekte ise, malın açık artırma ile satışına hükmolunur. Bütün paydaşların rızası ile anılan açık artırmanın sadece paydaşlar arasında yapılması mümkündür (TMK md. 699/3).
Ortaklığın giderilmesi davalarında taraflardan birinin bile aynen taksim istemesi durumunda, hâkimin öncelikle bu talebe göre değerlendirme yapması ve ancak aynen taksim mümkün değilse paylaştırma biçimi olarak satış yolunu tercih etmesi gerekmektedir. Malın, malların ve/veya hakların satışından elde edilen paranın ise tapu kayıtlarındaki paylar oranında ya da elbirliği mülkiyette eşit paylarla paydaşlara dağıtılmasına karar verilmektedir. Taşınır ve taşınmaz tüm mallardaki ortaklığın giderilmesinin aynen taksim veya satış yoluyla gerçekleştirilmesine ilişkin verilen yargı kararları, kesinleşmelerinden itibaren 10 yıllık zamanaşımı süresinde yerine getirilmelidirler.
A-ORTAKLIĞIN AYNEN TAKSİM YOLU İLE SONLANDIRILMASI
Hisseli bir taşınmaza sahip olan hissedarların, dava açarak malın aynen taksim edilmesini talep etmelerine aynen taksim işlemi denir.Davaya konu olacak mal üzerinde ortak ya da paydaş olan kişilerden sadece birisi dahi ortaklığın aynen taksim yolu ile giderilmesini mahkemeden talep edebilir. Bu durumda mahkeme ortaklığın aynen taksim ile bitirilip bitirilemeyeceği hususunda bir araştırma yapar. Örneğin ortaklık bir taşınmaz üzerindeyse ve taraflardan birisi ortaklığın aynen taksim yolu ile sonlandırılmasını talep etmişse, mahkeme aşağıdaki kriterleri araştıracaktır:
-Taşınmazın miktarı
-Taşınmazın niteliği
-Pay ve paydaş durumu
-İmar mevzuatı kapsamında taksimin mümkün olup olmadığı
-Tarım arazisi ise mevzuatın bölünmeye müsaade edip etmediği
-Ortaklığın aynen taksim ile sonlandırılması durumunda aynen taksim sonucunda taşınmazın önemli bir değer kaybına uğrayıp uğramadığı vb.
Mevcut şartlarda taşınmazın taksimi mümkün ise, mahkeme hakimi fen bilirkişisine bir taksim projesi düzenlettirir. Bunun ardından ise proje kapsamında tarafların anlaşıp anlaşmadığına bakılır. Eğer taraflar anlaşırsa davaya konu mülk anlaşma kapsamında göre dağıtılır. Eğer taraflar anlaşamaz ise kura çekilerek hüküm tesis edilir. Bir diğer unsur da taksim yapıldıktan sonra her parça aynı değerde olmayabilir. Bu durumda değerli olan yeri alan kişinin ya da kişilerin daha az değerli olan yeri alanlara aradaki farkın bedelini ödemesi yolu ile problem çözülebilir. Ancak burada unutmamak gerekir ki verilecek karar ortaklardan bir kısmına külfet yüklerse, bu durumu tarafların kabul etmesi gerekir. Hakim, ortaklığın aynen taksim sureti ile giderilmesinde tarafların rızası olmadan taraflara külfet yükleyemez. Eğer ortaklığın giderilmesi istenen taşınmaz üzerinde kat mülkiyeti kurulması ihtimali varsa mahkeme tarafından kat mülkiyeti kurulması için gerekli çalışmaların yaptırılması gerekir. Yine mahkeme tarafından kat mülkiyeti kurulmasını talep eden tarafa, yeterli süre ve yetkiler verilerek kat mülkiyeti kurulması için gerekli işlemleri yapmasına müsaade edilmelidir. Kat mülkiyeti kurulabilecek bir taşınmazda ortaklığın satış sureti ile giderilmesi bir hata olacak ve bu hata kanun yolu mahkemeleri tarafından yerel mahkemenin kararının bozulması ile sonuçlanacaktır. Dava konusu taşınmazın ortakları arasında Vakıflar Müdürlüğü, Hazine ya da bir başka kuruluşun bulunması durumunda ortaklığın aynen taksim sureti ile giderilmesinde herhangi bir problem bulunmamaktadır. Belediye sınırları içinde imar planı yapılarak imar parseli oluşturulmuş ise artık bu yerlerin aynen taksimi yapılamaz. Bunun nedeni ise imar planı ile oluşturulan yüzölçümünden daha küçük parsel oluşturulamaz.
B-ORTAKLIĞIN SATIŞ SURETİ İLE GİDERİLMESİ
Taraflar kendi arasında anlaşamamış ve ortaklığın aynen taksim sureti ile giderilmesi için gerekli koşullar sağlanamamışsa ortaklığın satış sureti ile giderilmesi söz konusu olacaktır.
Taraflar paylı mülkiyete konu malların sadece aynen taksimini talep etmişlerse mahkeme ya aynen taksim yönünde karar verecek ya da davayı reddedecektir. Ancak davacı ya da davacıların aynen taksim istemesine karşılık davalı ya da davalılar satış isteminde bulunursalar, yapılan inceleme sonucunda aynen taksimin mümkün olmaması halinde davalının talebine uygun şekilde satış sureti ile ortaklık giderilebilir. Ayrıca malın aynen taksimi mümkün iken tarafların doğrudan satış sureti ile ortaklığın giderilmesini dava etmeleri durumunda da davanın reddi sonucu ortaya çıkacaktır. Kanun maddesi uyarınca satış işleminin sadece taraflar arasında gerçekleşmesi mümkündür. Ancak satış işleminin sadece taraflar arasında gerçekleşmesi tarafların hepsinin rıza göstermesi ile mümkündür. Satış, satış memurluğu ya da icra müdürlüğü tarafından yapılır. Satış açık artırma usulü ile yapılır.
SATIM SONUNDA PARANIN PAYLAŞTIRILMASI
Karar dava konusu edilen malın satışına ilişkin ise satış sonunda elde olunan paranın ne şekilde dağıtılacağının hüküm fıkrasında açıklanması zorunludur. Hükmü infaz etmekle görevlendirilen satış memuru ona göre işlem yapar. Satış suretiyle ortaklığın giderilmesine ilişkin kesinleşmiş mahkeme kararlarının 10 yıl içinde her zaman infazı istenebilir. Satış talimatı alan satış memuru İcra ve İflas Kanunu hükümlerine göre gerekli satışı yapar. Satış sonunda elde olunan parayı mahkeme kararında belirlenen oranlar dahilinde paydaşlara dağıtır.
Paylı mülkiyette, satışına karar verilen mal ve haklar paylı mülkiyet hükümlerine tabi olması halinde satış sonunda elde edilen satış parasının payları oranında paydaşlara dağıtılmasına karar verilmesi gerekir. Hüküm fıkrasında satış parasının payları oranında paydaşlara aidiyetine şeklinde bir ifadenin bulunması yeterlidir.
Paylı ve Elbirliği halinin bir arada bulunması halinde satış sonunda elde edilecek satış parasının tapu kaydı ve mübrez mirasçılık belgesindeki payları oranında paydaşlara dağıtılmasına karar verilmesinin hüküm fıkrasında açıklanması zorunludur. Hem tapu kaydı ve hem de mirasçılık belgesinden söz etmek ve dağıtımın buna göre yapılacağının açıklanması uygun olur.
Elbirliği halinde mülkiyette satış parasının dağıtılması dava konusu olun mal miras bırakandan kalma ve elbirliği halindeki mülkiyet hükümlerine tabi ise hak sahiplerinin belli bir payından söz edilemez. Onlar adına kayıtlı belli bir pay yoktur. Tapu kaydındaki malik tarafların müşterek miras bırakanıdır. Onun içindir ki taraf teşkilinin kontrol edilmesi ve dağıtımın yapılış biçiminin belirlenmesi için malikin mirasçılık belgesi ibraz ettirildikten sonra yargılamaya devam olunur. Satım sonunda elde olunan satış parası ibraz olunan bu mirasçılık belgesine göre dağıtılır. Hüküm fıkrasında mutlaka bu konuda bir açıklık bulunmalıdır. Satış parasının ibraz edilen mirasçılık belgesindeki paylar oranında dağıtılmasına karar verilmelidir.
Alacaklının dava açması halinde satış parasının dağıtılması, elbirliği mülkiyet ortaklarından birinin üçüncü bir şahsa borcu olması halinde alacaklı üçüncü şahıs alacağını elde etmek için paylaşma isteminde bulunabilir. Böyle bir davada dahi önce taşınmaz, malın aynen bölünme kabil olup olmadığı araştırılır. Aynen bölünme kabil ise borçlu davalıya isabet eden arazi kesimi satılarak alacak tahsil edilir. Aynen bölünme kabil olmadığı takdirde elbirliği halindeki mülkiyete konu olan malın satışına karar verilerek satış bedeli payları oranında paydaşlara dağıtılmasına hükmedilir. Borçlu davalıya isabet edecek paranın alacaklı davacıya verilmesine karar verilemez. Elbirliği ve paylı mülkiyet bir arada ise satış bedeli tapu kaydı ve mirasçılık belgesindeki paylar oranında dağıtılır.
Paydaşlar arasında yabancı uyruklunun bulunması halinde, buna göre Suriye uyruklu bir kimsenin paydaş bulunduğu bir taşınmaz mal hakkında açılan davada satış kararı verilmiş ise satış bedelinden Suriye uyruklu paydaşa isabet eden kısım milli bankalardan birinde bloke edilmesine karar verilir. Böyle bir davada yabancı uyrukluyu temsilen hazinenin yer alması gerektiği ifade edilmektedir. Hazinenin davada yer alması durumu değiştirmez.
İmar uygulaması sonucu oluşan parselin satımında bedelin dağıtımı halinde, şüyuundurulan kadastro parselinin nitelik ve değerleri arasında değer farkı yoksa o takdirde oran kurulmasına gerek olmadan satış bedeli paylar oranında paydaşlara verilmesine karar verilir. Satış bedelinin dağıtımının ne şekilde yapılacağı hakkında açıklama yapılmadan satış kararı verilmesi, satış bedeli dağıtımında infazda tereddüde meydan verecek şekilde satış memuruna bırakılması, paranın yol, su, köprü yapımı işlerinde sarf edilmesi yolunda hüküm kurulması, doğru değildir. Paydaş olmayan bir kimse davada taraf olarak yer alsa dahi satış parasından o kimseye belli bir miktar verilmesi doğru değildir. Zira satış bedeli davaya konu edilen maldaki mülkiyet hakkının karşılığıdır. İntifa hakkı sahibi olup paydaş olmayan kimse bu kuralın dışında tutulur.
BÜTÜNLEYİCİ PARÇA BULUNMASI HALİNDE PAYLAŞTIRMA
Medeni Kanunun 684. Maddesine göre bir şeye malik olan kimse, o şeyin bütünleyici parçalarına da malik olur. Aynı kanunun 718. Maddesi, arazi üzerindeki mülkiyet, kullanılmasında yarar olduğu ölçüde, üstündeki hava ve altındaki arz katmanlarını kapsar. Bu mülkiyetin kapsamına, yasal sınırlamalar saklı kalmak üzere yapılar, bitkiler ve kaynaklar da girer. Kanuni takyitler müstesna olmak üzere bu mülkiyet hakkı yapılan ve dikilen şeylere ve kaynaklara dahi şamil olur der.
Arazinin asıl şey olması karşın, yapılan ve dikilen şeyler ile kaynaklar o arazinin bütünleyici parçalardır. Bir arazi üzerinde inşa edilen yapı o arazinin bütünleyici parçası olur. Bunun için yapının arza sıkı ve daimi surette bağlı olması lazım gelir. Temelli kalmak amacıyla olmaksızın başkasına ait arsa üzerine yapılan kulübe ve baraka gibi hafif inşaat arzın bütünleyici parça olmayıp inşa edilen kimsenin mülkü sayılır. Medeni Kanunun 728. Maddesi hükmü gereği olarak tapu siciline kaydolunmazlar.
Muhtesatın tapu paydaşlarından biri veya bir kaçına ait olduğuna ilişkin tapuda şerh varsa veyahut tüm paydaşlar bu konuda ittifak ediyorsa o takdirde değerlere göre oran kurulması ve satış sonunda elde edilecek bedelin bu oran esas alınarak dağıtılması icap eder. Muhdesatın ayrı olarak değerinin tespit edilerek oran kurulması için o muhtesatın arzın değerinden ilave bir değer artışı meydana getirmesi gerekir. Arza ilave değer artışı meydana getirmeyen muhtesat için ayrıca bir değer takdiri doğru değildir. Örneğin paydaşlardan biri ruhsat ve izin almadan temel atmış, inşaata başlamış, plan ve projeye aykırı olarak yapılan bu kısım arzda bir değer artışı meydana getirmeyecektir.
Oran kurulurken muhdesatın ve arzın dava tarihindeki değeri ayrı ayrı belirlenir. Belirlenen bu değerler toplanarak taşınmazın tüm değeri bulunur. Bulunan tüm bu değer arz ve muhtesatın kıymetine ayrı ayrı oranlanarak her birine isabet edecek yüzde oranları saptanır. Satış bedeli dağıtılırken bu yüzde oranları dikkate alınır. Satış parasından muhdesata isabet eden kısım muhdesat sahibine, arza isabet eden kısmın ise payları oranında paydaşlara dağıtılmasına karar verilir.
Muhdesat sahibi paydaş hem muhdesat bedelini ve hem de arzın bedelinden kendisine isabet eden yüzde oranını alır. Hüküm fıkrasında bu yüzde oranları açıkça gösterilmeli veya bu konudaki bilirkişi raporuna açıkça atıf yapılması ve dağıtımın bilirkişi raporunda belirlenen oranlar dahilinde dağıtılacağının açıklanması icap eder.
Muhdesatın üçüncü şahıs tarafından yapılmış veya dikilmiş olması, paylaşma davasına konu edilen taşınmaz mal üzerindeki bina üçüncü bir şahıs tarafından inşa edilmiş veya ağaçlar üçüncü bir şahıs tarafından dikilmiş ise bu şahsın muhdesat nedeniyle davada taraf gösterilmesi ve satış bedelinden ona pay verilmesi mümkün değildir. O kimse, sebepsiz zenginleşme hükümlerine dayanarak tapu paydaşları aleyhine tazminat ve alacak davası açabilir. Onun bu hakkı taşınmaz malın mülkiyet hakkı ile ilgili değildir. Muhtesat arzın bütünleyici olması nedeniyle ondan ayrı olarak satılamaz ve üçüncü şahıs durumunda ki kimseye muhtesat sebebiyle belli bir miktar verilemez.
Taşınmaz mal üzerinde üçüncü şahıs tarafından yapıldığı iddia olunan binalar taşınmaz malın bütünleyici parça olması sebebiyle birlikte satılması ve satış tutarının payları oranında paydaşlara bölüştürülmesi gerekir. Taşınmaz mal üzerinde bulunan muhdesatın üçüncü şahsa ait olması halinde oran kurulmadan satış kararı verilmesi gerekirken üçüncü şahsın davaya dahil edilerek ağaç bedelinin bu şahsa verilmesi hatalıdır.
Muhdesatın aidiyetinin tespiti ile ilgili yazımızı muhdesatın aidiyetinin tespiti davası başlığı altındaki blog yazımızda inceleyebilirsiniz.
ÖZET: Sökülüp götürülmesi mümkün olan seranın arzın bütünleyici parçası gibi muhtesat bedeline dahil edilmesi doğru değildir.
Mahalli mahkemesinden verilmiş bulunan yukarıda tarih ve numarası yazılı paydaşlığın giderilmesi davasına dair karar davacı tarafından süresi içinde temyiz edilmiş olmakla dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü.
Dava dört adet taşınmazın paydaşlığının giderilmesine ilişkindir. Mahkeme satış suretiyle paydaşlığın giderilmesine karar vermiş, hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı vekili Antalya ili Kaş ilçesi Kınık beldesinde bulunan 600,601,1200 ve 1275 nolu parsellerin bölünmesi mümkün olmadığından satış suretiyle paydaşlığın giderilmesini istemiştir. Davalılar taksim edilmesini savunmuşlardır.
Satış yoluyla paylaştırılması istenilen taşınmaz üzerinde bina,ağaç vs. gibi bütünleyici parça bulunuyorsa ve bunların da bir kısım paydaşlara aidiyetine ilişkin olarak tapu da şerh varsa veya bu hususta tüm paydaşlar ittifak ediyorlarsa ve bütünleyici parça ana taşınmazın değerinde bir artış öngörüyorsa o taktirde oran kurulması ve satış parasının bu oran esas alınarak dağıtılması gerekir. Oran kurulurken arzın ve bütünleyici parçaların değeri ayrı ayrı belirlenir. Bu değerler toplanarak taşınmazın tüm değeri saptanır. Bulunan bu toplam değerin yüzde ne kadarının arza, ne kadarının bütünleyici parçaya isabet ettiği hesap edilir. Satış sırasında elde edilecek bedelin bölüştürülmesi de bu esaslara göre yapılır. Bütünleyici parçalara isabet eden kısmın sadece bütünleyici parça sahiplerine, arza isabet eden kısmında payları oranında tüm paydaşlara verilmesi icap eder.
Dava konusu edilen ve satışına karar verilen 600 ve 601 parsel üzerinde paydaşlara ait bina ve seraların olduğu keşfen tespit edilmiş bunların kimlere ait olduğu konusunda tüm paydaşlar ittifak etmişlerdir. Muhtesatlarla ilgili oran kurularak satış bedelinin bu oranlar dahilinde dağıtılmasına karar verilmiş ise de oran kurulurken her zaman sökülüp götürülmesi mümkün olan seranın da arzın bütünleyici parçası, gibi muhtesat bedeline dahil edilmesi doğru değildir. Bu nedenle arz üzerinde bulunan bütünleyici parçaların yukarıda açıklanan esaslar çevresinde her bir paydaşa ait muhtesat bedellerinin ayrı ayrı oranlamalarının yapılarak satış bedelinin bu oranlar dahilin de muhtesat bedellerinin muhtesat sahiplerine, arz bedelinin de payları oranında paydaşlara verilmesi gerekir. Kabule göre de tüm parsellerin satışı halinde elde edilecek paranın kurulan oranlar ya da payları oranında dağıtılmasına karar verilmesi gerekirken satışın bilirkişi raporunda belirtilen değerin esas yapılmasından da söz edilerek infazda tereddüt uyandıracak şekilde hüküm kurulması da doğru değildir.
Hüküm bu nedenlerle bozulmalıdır.(Y. 6.HD. 26.04.2004-3048/3135)
ÖZET: Ortaklığın giderilmesi davasını bir hissedarın alacaklısı açtıysa, hissedarların kendi arasında satışa muvafakat etmesi yeterli değildir.
T.C YARGITAY 14.Hukuk Dairesi
Esas: 2016/ 3726 Karar: 2018 / 8982 Karar Tarihi: 12.12.2018
ÖZET: Mahkemece, davalıların tamamının muvafakati ile “hissedarlar arasında” satışa karar verilmiş; hükmü davacı vekili temyiz etmiştir. Her ne kadar hissedarlar arasında açılan ortaklığın giderilmesi davalarında hissedarların tamamının muvafakati ile hissedarlar arasında satışa karar verilebilirse de bu dava İİK´nun ilgili maddesine dayanılarak alacaklı ... tarafından alacağına kavuşmak amacıyla açılan bir ortaklığın giderilmesi davasıdır. Dolayısıyla hissedarların kendi aralarında satışa muvafakati yeterli değildir. Bu durum alacaklının hakkını haleldar edeceğinden ve alacaklının böyle bir satışa usulüne uygun rızası alınmadığından bozulması gerekmiştir.
DAVA DİLEKÇESİ ÖRNEĞİ
(….) SULH HUKUK MAHKEMESİ
DAVACI : …… (TC:)
VEKİLİ : AV.ÜMMÜ GÜLSÜM UYSAL
DAVALILAR : 1- …..
2- …..
DAVA : Ortaklığın giderilmesi talebidir.
AÇIKLAMALAR:
1-) Davacı müvekkil …… parsel no.lu taşınmazda 127/480 hisse sahibidir.
2-) Davacı müvekkil ile davalıların aşağıda ayrıntılı yazılı taşınmazlar da birlikte maliktirler. Taraflar rızaen taksimi konusunda anlaşamamaktadırlar.
İLİ |
İLÇESİ |
MAHALLE |
ADA |
PARSEL |
HİSSE(DAVACI) |
….. |
…. |
….. |
….. |
…… |
127/480 |
3-) Yukarıda bahsedilen taşınmazlarda şüyuun mümkünse aynen taksimi, değilse satılarak ortaklığın giderilmesini talep etmekteyiz. Bu sebeple dava açmak zorunluluğu hasıl olmuştur.
HUKUKİ NEDENLER: TMK, İİK, ve ilgili mevzuat.
HUKUKİ DELİLLER: Tapu kayıtları, veraset belgesi, keşif ve her türlü kanıt
SONUÇ VE İSTEM: Yukarıda arz edilen sebep ve gösterilen delillere binaen davanın kabulü ile mezkur taşınmazın mümkünse aynen taksimi………AYRINTILI BİLGİ İÇİN LÜTFEN BİZİMLE İLETİŞİME GEÇİNİZ.
KAYNAKÇA:
1-) http://tbbdergisi.barobirlik.org.tr/m2018-139-1809
2-) Paylaşma Davalarına İlişkin Kitaplar
Size ulaşabilmemiz için lütfen aşağıdaki formu eksiksiz olarak doldurun.