Nis 20, 2021
Genellikle kadınların taktıkları altın, gümüş türünden süs eşyalarına ziynet denilmektedir. Kural mal rejiminde (yasal mal rejimi-edinilmiş mallara katılma rejimi) evlilik birliğinin devamı süresince eşlerden her birinin gerek kişisel malları gerek edinilmiş malları üzerinde yönetim, yararlanma ve tasarrufta bulunma hakları kendilerine aittir. Bu sebeple eşlerin ziynet eşyaları üzerinde de yönetim, yararlanma ve tasarrufta bulunma hakları kendilerine aittir. Gerek evlilik birliğinin devamı gerekse sonlanması durumunda eşin ziynet alacağına ilişkin dava açması mümkündür.
ZİYNET ALACAĞININ KABUL KOŞULLARI
1-) İstek bulunmalıdır.
2-) Varlığı ispat edilmelidir.
3-) Davalıda kaldığı ispat edilmelidir.
Ziynet Eşyası Davasında Yetkili ve Görevli Mahkeme
Ziynet eşyası davasında görevli mahkemesi Aile Mahkemesi olup yetkili mahkeme ise Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda genel yetki kuralı olan davalının yerleşim yeri mahkemesidir. Ancak ziynet eşyası davası boşanma davası ile birlikte açılırsa o halde boşanma davasında yetkili olarak belirlenen mahkemeler de işbu davanın açılmasında yetkili sayılır.
Ziynet eşyası usulüne uygun şekilde açılmış bağımsız dava ile istenebilir. Ziynet alacağına ilişkin dava boşanmanın eki niteliğinde değildir.
Davacı; dava dilekçesinde boşanmanın yanı sıra ziynet eşyası alacağı talebinde de bulunmuştur. Dava açılırken alınan başvuru harcı, dava dilekçesindeki isteklerin tümünü kapsar. Davacının ziynet alacağı talebi boşanmanın eki niteliğinde olmayıp ayrıca nispi harca tabidir. Bu talep sebebiyle davanın açılması esnasında nispi harç alınmadığı gibi bu eksiklik yargılama sırasında da giderilmemiştir. Nispi harç tamamlattırılmadan müteakip işlemler yapılamaz. O halde, talep edilen ziynetlerin bedeli üzerinden nispi harcın peşin kısmının yatırılması için davacıya usulüne uygun olarak süre verilmeli, (Harçlar Kanunu madde 30-32) harç noksanlığı giderildiği takdirde, bu talebin esası incelenmeli ve hasıl olacak sonuca göre karar verilmelidir (Y2HD-K.2015/4638).
Ziynet alacaklısı alacak hakkının yerine getirilmesi için istekte bulunmamışsa başka bir anlatımla usulüne uygun bir dava yoksa bu konuda karar verilemez.
Dava dilekçesinde eşyalarla ilgili bir talep yokken sonradan yapılan isteğe ilişkin harç alınması ortada bir dava dilekçesi olmadığından dava açılmış sayılması sonucunu doğurmaz.
Ziynet Eşyası Davasında İspat ve Delil
TMK m.6. hükmü uyarınca; ispat yükü hayatın olağan akışına aykırı durumu iddia eden ya da savunmada bulunan kimseye düşer. İleri sürdüğü bir olaydan kendi yararına haklar çıkarmak isteyen kimse, iddia ettiği olayı kanıtlaması gerekir.
Olağan olan dava konusu edilen ziynet eşyasının kadının üzerinde olması ya da evde saklanması, muhafaza edilmesidir. Ziynet eşyasının kendinde bulunmadığını ve diğer eşte kaldığını iddia eden kadın bu hususu ispatlamakla yükümlüdür. Yargıtay’ın vermiş olduğu kararlarda da belirtildiği üzere ziynet eşyası, taşınabilecek bir eşya olarak kabul edildiğinden müşterek evi tasarlayarak terk eden eşin, bu ziynet eşyalarını yanında götürdüğü karine olarak kabul edilir. Fakat dava konusu olayın oluş şekline göre de ispat yükü değişmekte ve diğer eşe geçebilmektedir.
Davacının davasını ispat edebilmesi için bazı araçlara ihtiyacı olacaktır. Ziynet eşyası davasında delil olarak tanık beyanları, yemin, bilirkişi raporu, CD, video görüntüleri, fotoğraf ve benzeri şeyler gösterilebilir.
Ziynet Eşyasının Boşanma Halinde Mal Paylaşımına Dahil Edilip Edilmeyeceği
Düğün takıları kişisel mal olarak kabul edildiği için boşanmada mal paylaşımı hesaplamasına da dahil edilemez.
Düğün takılarının evlilik içinde ortak ihtiyaçlara veya düğün masraflarına harcanması, takılarla borcun ödenmesi gibi nedenlerle elden çıkması halinde dahi kadının boşanma halinde düğün takılarını erkek eşten talep hakkı vardır. Kadın, özgür iradesiyle düğün takılarını “iade edilememek” şartıyla erkeğe vermişse, artık takıları geri isteyemez. Ancak erkek, takıların iade edilmemek üzere kadın tarafından kendisine verildiğini ispatlamak zorundadır.
Düğünde takılan takı paraları ve ziynet eşyaları, taraflar arasında aksine bir anlaşma yoksa kadına ait sayılır. İade edilmeme koşuluyla verildiği kanıtlanmadıkça; bunların koca tarafından borçları için bozdurulup harcanması; onu iade borcundan kurtarmaz. Davacı-davalı koca, kadının takı ve ziynet alacağı taleplerine verdiği cevapta “onların hepsinin nişan, düğün ve ev eşyası borçları için kullanıldığını’’ beyan ve kabul etmiş; takı parasının, kadın tarafından iade edilmemek üzere kendisine verildiğini de ispatlayamamıştır. Bu nedenlerle, kadının takı parası talebine ilişkin davasının kabulü gerekir (Y2HD-K.2014/26223).
ZİYNET EŞYASI DAVASI AÇMA/ZAMANAŞIMI SÜRESİ
Düğün takıları (ziynet eşyası), davalının zilyetliğinde bulunuyorsa, yani dava sırasında düğün takıları mevcutsa aynen iadesi için açılan davaya “istihkak davası” denilmektedir. Ziynet eşyasının aynen iadesine ilişkin istihkak davası açmak herhangi bir zamanaşımı süresine tabi değildir, dava her zaman açılabilir.
Düğün takıları, davanın açıldığı sırada mevcut değilse ve davacı tarafından ziynet eşyasının aynen iadesi mümkün olmadığı için bedeli talep edilmişse, dava açma süresi 10 yıldır (6098 sayılı BK m.146). Çünkü, ziynet eşyasının aynen iadesi talebi zamanaşımı süresine tabi olmayan bir istihkak davası iken, bedelinin ödenmesi talebi 10 yıllık zamanaşımına tabi tazminat davası niteliğindedir.
Ziynet eşyalarının bedelini talep halinde 10 yıllık zamanaşımı süresi, boşanma davasının kesinleşmesinden itibaren başlar.
Yargıtay’ın son içtihadına göre (HGK-K.2020/240), düğün takılarının kime ait olacağına ilişkin kurallar şu şekildedir:
1-) Kadına Takılan Takılar: Kadına takılan her türlü ziynet eşyası (çeyrek/yarım/tam altın, bilezik, kolye, bileklik, takı seti vs.) ve para gibi ekonomik değerler kadına aittir.
2-) Erkeğe Takılan Takılar: Erkeğe takılan ziynet eşyasından kadına özgü olanlar (örn, bilezik, kolye, küpe vs.) erkeğe takılsa bile kadına ait olacaktır. Erkeğe takılan çeyrek, yarım, tam altın gibi takılar ve paralar ise “kadına özgü” olmadıklarından erkeğe ait olacaklardır. Kural olarak erkeğe takılan her türlü takıdan kadına özgü nitelikte olmayanlar, erkeğe ait olacaktır. Erkeğe takılan ziynet eşyaları kadına özgü nitelikte olsa bile (Örneğin, bilezik, kolye, küpe vb.) erkek eş, kadına özgü ziynet eşyalarının kadına ait olduğu konusunda “yerel adet olmadığını” ispatlarsa kadına özgü olan ziynet eşyaları da erkeğe verilir. Yani “kadına özgü” ziynet eşyaları, eşler arasında aksine bir anlaşma veya bu konuda yerel bir adet bulunmadıkça evlilik sırasında kim tarafından “hangi eşe takılmış olursa olsun” “kadın eşe” bağışlanmış sayılır ve artık onun kişisel malı niteliğindedir (Y8HD-K.2020/5388). Takılan ziynet eşyası erkek ve kadın tarafından kullanılabilen bir şey ise bu şey münhasıran kadına ait olmadığından erkeğe ait olacaktır.
3-) Paylaşım Anlaşması: Eşler arasında ziynet eşyası ile diğer ekonomik değerlerin (para vb.) nasıl paylaşılacağına dair bir sözleşme yapılmışsa, bu sözleşme geçerli kabul edilecektir.
Ziynet Eşyasının Bilirkişi İncelemesi ve Fotoğraf Delili ile İspatlanması
Davacı vekili, bilirkişi raporuna karşı itirazlarını içeren dilekçesinde nişan fotoğrafında görülen dizili İngiliz bileziğin bilirkişi raporunda belirtilmediğini, yine fotoğrafta ikiden fazla burma bilezik görünmesine rağmen bilirkişinin eksik gözlem yaparak eksik bilezik sayısı tespit ettiğini belirtmiştir. Dosyada bulunan fotoğraf incelendiğinde bilirkişi raporunda tespit edilen ziynetlerin, fotoğrafta görülen ziynetlerle uyumlu olmadığı görülmüştür. Mahkemece, davacı vekilinin rapora itirazları dikkate alınmadan dosya kapsamı ile uygun düşmeyen rapor doğrultusunda karar verilmesi doğru değildir.
Hal böyle olunca, mahkemece davacı vekilinin rapora itirazları da dikkate alınarak kuyumcu bir bilirkişiden dosya kapsamına uygun bir rapor alınıp sonucu dairesinde hüküm tesisi gerekirken haklı itiraza uğrayan bilirkişi raporu doğrultusunda hüküm tesisi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir (Yargıtay 3. Hukuk Dairesi - Karar: 2017/119).
“… Mahkemece herhangi bir gerekçe gösterilmeksizin 7.500,00 TL ziynet eşyası bedelinin erkekten tahsili ile kadına ödenmesine karar verilmiş ise de bu bedele nasıl ulaşıldığı anlaşılamamıştır. Gerçekleşen bu durum karşısında mahkemece hakimin davayı aydınlatma görevi kapsamında…. talep ettiği ziynetlerin nelerden ibaret olduğu ve değerleri ayrı ayrı açıklattırılıp dava konusu ziynet ve para alacağının bilirkişi marifetiyle dava tarihindeki değerleri belirlenerek ve dosyadaki tüm deliller hep birlikte değerlendirilip gerçekleşecek sonucu uyarınca ziynet ve para alacağına ilişkin bir karar verilmesi gerekirken…”
YARGITAY 2.Hukuk Dairesi Esas: 2020/ 5638 Karar: 2021 / 1933 Karar Tarihi: 04.03.2021
MAHKEMESİ : Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi
DAVA TÜRÜ : Karşılıklı Boşanma-Ziynet Alacağı
Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda bölge adliye mahkemesi hukuk dairesince verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davacı-karşı davalı erkek tarafından boşanma davasının reddi, kusur belirlemesi, kadın yararına hükmedilen tazminatlar, nafakalar ile ziynet alacağı yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
1-Davacı-karşı davalı erkeğin ziynet alacağı davasına yönelik temyiz dilekçesinin incelenmesinde;
6100 sayılı HMK´nın 362. maddesinin 1. fıkrasının b bendi uyarınca "Miktar veya değeri kırk bin Türk Lirasını (bu tutar dahil) geçmeyen davalara ilişkin kararlar" temyiz edilemez. 02.12.2016 tarihli 6763 sayılı Kanun´un 44. maddesi ile de 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu´na eklenen ek madde 1 uyarınca temyiz parasal sınırlarının (HMK m. 341, 362) Vergi Usul Kanunu´nun mükerrer 298.maddesine göre her yıl tespit ve ilan edilecek yeniden değerleme oranında artırılması öngörülmüştür. Karar tarihi itibarıyle bu miktar "72.070,00 TL" olarak belirlenmiştir.
Somut olayda 45.159,65 TL ziynet alacağının ödenmesine karar verilmiş olup, bölge adliye mahkemesince ziynet alacağı davasına yönelik verilen karar kesindir. Bu nedenle davacı-karşı davalı erkeğin ziynet alacağı davasına yönelik temyiz dilekçesinin reddine karar verilmesi gerekmiştir.
2-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle ortak çocuk Melek 01.01.2002 doğumlu olup, temyiz inceleme tarihi itibariyle ergin olduğu anlaşılmakta olup, usul ve kanuna uygun olan hükmün onanmasına karar verilmesi gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda 2. bentte gösterilen sebeple ONANMASINA, yukarıda 1. bentte gösterilen sebeple davacı karşı davalı erkeğin temyiz dilekçesinin ziynet alacağı yönünden REDDİNE, aşağıda yazılı harcın temyiz edene yükletilmesine, peşin alınan harcın mahsubuna ve 267.80 TL. temyiz başvuru harcı peşin alındığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına, dosyanın ilk derece mahkemesine, karardan bir örneğinin ilgili bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine gönderilmesine oybirliğiyle karar verildi.
Y3HD, 09.04.2018, E. 2017/14028E, K. 2018/3703: Aksine ciddi ve inandırıcı delil ve olaylar bulunmadıkça asıl olan tanıkların gerçeği söylemiş olmalarıdır.
Aksine ciddi ve inandırıcı delil ve olaylar bulunmadıkça asıl olan tanıkların gerçeği söylemiş olmalarıdır. Akrabalık veya diğer bir yakınlık başlı başına tanık beyanını değerden düşürücü bir sebep sayılamaz. Dosyada tanığın gerçek olmayan olayları gerçekmiş gibi ifade ettiğini kabule yeterli delil ve olgu yoktur. O halde, tanığın sözlerine değer vermek gerekir. Buna göre davacı kadının, ziynet eşyalarının harcandığı ve iade edilmediği yönündeki iddiasını ispat ettiği anlaşılmaktadır. Davalı, davacı kadının bunları iade edilmemek üzere rıza ile verdiğini kanıtlayamamıştır. O halde, mahkemece; yukarıdaki ilkeler gözetilerek, davacı tarafça varlığı ve bozdurularak harcandığı ispatlanan ziynet eşyaları yönünden davanın kabulüne karar verilmesi; yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
Y2HD, 29.09.2011, E. 2010/12252, K. 2011/14484: Diğer delillerle teyit edilen harici ikrar kesin kanıt oluşturur.
Davacı, kocası hakkındaki ceza davasına konu olan soruşturma sırasında 30.08.2007 tarihinde polise verdiği ifadesinde, “18 adet bileziği kuyumcuya bozdurup, parasını aldığını, evden de kolunda takılı üç bilezikle ayrıldığını” ifade etmiş, bu beyanını kuyumcu da doğrulamıştır. Davacının bu beyanı harici ikrar ( HUMK. Md. 236/4) niteliğinde olup, dosyadaki diğer delillerle teyit edildiğine göre, aleyhine kesin kanıt oluşturur. Öyleyse davacı tarafından ikrar edilen yirmi bir adet bilezikle ilgili talebi reddi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru bulunmamıştır.
ZİYNET ALACAĞI DAVASI DİLEKÇE ÖRNEĞİ
(). AİLE MAHKEMESİNE
DAVACI: ................
VEKİLİ: Av. Ümmü Gülsüm UYSAL
DAVALI: …………..
DAVA KONUSU: Ziynetlerin iadesi istemlidir.
DAVA DEĞERİ: ………TL
DAVANIN DAYANDIĞI
VAKIALAR:
1- . Davalı ile müvekkil …/…./…. tarihinde evlenmiş olup, müvekkilin sürekli olarak davalının fiziksel, maddi ve manevi şiddetine maruz kalmıştır. Evlilik hayatında mutluluğu yakalayamayan müvekkil en son olarak davalının kendisini darp etmesi üzerine, …/…/…… tarihinde polisi aramıştır.
2- Müvekkil ortak konuttan bu şekilde apar topar ayrılmış, bu olaydan sonra da davalıya karşı Antalya … Aile Mahkemesi’nin …../……. Esas sayılı dosyası ile boşanma davası açmıştır. Ancak kişisel eşyası dahil hiçbir eşyasını almadan evden ayrılmak zorunda kalan müvekkil mağdur olmuştur. Müvekkile düğün esnasında … adet çeyrek altın, … adet yarım altın, … adet tam altın, …. adet set takılmıştır. Söz konusu ziynet eşyaları davalıda kaldığından, ziynet eşyalarının iadesi için…… AYRINTILI BİLGİ İÇİN BİZİMLE İLETİŞİME GEÇİNİZ.
Size ulaşabilmemiz için lütfen aşağıdaki formu eksiksiz olarak doldurun.