Şub 18, 2022
YARGITAY BAŞKANLIĞI 7. Hukuk Dairesi 2021/711 E. , 2021/1768 K. "İçtihat Metni" 7. Hukuk Dairesi MAHKEMESİ:
... Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi İLK DERECE MAHKEMESİ: ...Asliye Hukuk Mahkemesi Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 02/12/2015 tarihinde verilen dilekçeyle suya elatmanın önlenmesi ve ecrimisil talep edilmesi üzerine yapılan duruşma sonunda davanın kısmen kabul kısmen reddine dair verilen 29/07/2019 tarihli hükmün istinaf yoluyla incelenmesi davacı ve davalı vekili tarafından talep edilmiştir. Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesince istinaf talebinin kısmen kabulüne dair verilen kararın Yargıtayca, duruşmalı olarak incelenmesi davacı vekili ile davalı vekili tarafından istenilmekle, tayin olunan 12/10/2021 günü için yapılan tebligat üzerine temyiz edenlerden davalı vekilleri Av. ... ve Av. ..., diğer taraftan davacı vekili Av. ... geldiler. Açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelenlerin sözlü açıklamaları dinlendi. Açık duruşmanın bittiği bildirildi. İş karara bırakıldı. Bilahare dosya ve içeriğindeki tüm kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü.
KARAR :Dava, suya elatmanın önlenmesi ve ecrimisil istemlerine ilişkindir.
Davacı vekili, davalı şirketin maliki olduğu 113 ada 100 parsel sayılı taşınmaz içerisinde bulunan kaynak suyunun ticari faaliyete konu edilerek "Sırma Doğal Kaynak Suyu" markası ile satıldığını, dava konusu suyun devletin hüküm ve tasarrufu altında olduğunu, özel mülkiyete konu edilemeyeceğini, bu tür suların ticari amaçlı kullanımı için ilgili idareden kiralama yapılması gerektiğini belirterek, suya vaki müdahalenin meni ile fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak dava tarihinden geriye doğru 5 yıllık süre için belirlenecek ecrimisilin tahakkuk dönemleri göz önüne alınarak kamu alacaklarına uygulanan en yüksek faiz ve masrafları ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiş; 10.07.2018 tarihli dilekçesi ile Hukuk Muhakemeleri Kanununun 180. maddesi uyarınca davayı tamamen ıslah ederek 5.769.871,00 TL ecrimisil isteminde bulunmuş ve faiz başlangıcının her bir döneme ilişkin ayrı ayrı ve alacağın muaccel hale geldiği dönem sonu tarihlerinden başlamak üzere hüküm altına alınmasını istemiştir.
Davalı vekili, dava konusu suyun kendisine ait taşınmazdan çıktığını, kaynak suyu olduğunu, kaynak suyunun arazinin bütünleyici parçası olduğunu beyan ederek davanın reddini savunmuştur. 26.07.2018 tarihli dilekçesi ile davacının ıslah talebine karşı zamanaşımı def´inde bulunmuştur. İlk derece mahkemesince, davanın kısmen kabulüne ve kısmen reddine; 113 ada 100 parsel sayılı taşınmazdan çıkan suya vaki müdahalenin men’i talebinin kabulüne; 2011 yılı için 740.217,37 TL, 2012 yılı için 758.352,70 TL, 2013 yılı için 811.209,88 TL, 2014 yılı için 862.802,83 TL, 2015 yılı için 912.068,87 TL olmak üzere toplam 4.084.651,65TL ecrimisil bedelinin dava tarihinden itibaren işleyecek kamu alacaklarına uygulanacak en yüksek faiz ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiştir.
Davacı ve davalı vekili tarafından istinaf kanunyoluna başvurulması üzerine, Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesince davacı vekilinin ve davalı vekilinin istinaf talebinin kısmen kabulüne, kararın kaldırılarak yeniden hüküm tesisi ile davacının elatmanın önlenmesi davasının kabulüne, davalının 113 ada 100 sayılı parsel içerisinde bulunan fen bilirkişisi Muharrem Kirendibi tarafından düzenlenen 29/09/2016 tarihli raporda gösterilen su kaynağına yaptığı elatmanın önlenmesine; davacının ecrimisil davasının kısmen kabulüne 02/12/2015-02/12/2014 dönemi için 912.068,87 TL, 02/12/2014-02/12/2013 dönemi için 862.802,83 TL, 02/12/2013-02/12/2012 dönemi için 811.209,88 TL, 02/12/2012-02/12/2011 dönemi için 758.352,70 TL, 02/12/2011-02/12/2010 dönemi için 740.217,37 TL´nin her bir dönem için dönem sonundan itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.
Hükmü, davacı vekili ve davalı vekili temyiz etmiştir.
1-Yapılan yargılamaya, toplanan delillere ve tüm dosya içeriğine göre davacı vekilinin tüm, davalı vekilinin aşağıdaki (2) numaralı bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiş, reddi gerekmiştir.
2-Davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarına gelince; Ecrimisil, hak sahibi zilyetin, kötüniyetli zilyedden isteyebileceği tazminattır (HGK. 01.11.2000 tarih, 2000/3 – 1341-1584). Ecrimisilde; bir malın hak sahibinin izni ve rızası dışında kötü niyetli olarak işgal ve kullanımı söz konusudur.
Yargıtay Büyük Genel Kurulunun 08.03.1950 tarih ve 22/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında; fuzuli işgalin tarafların karşılıklı ve birbirine uygun iradeleri ile kurduğu kira sözleşmesine benzetilemeyeceği, niteliği itibarı ile bir haksız eylem sayılması gerektiği, başkasının taşınmazını haksız olarak işgal edip kullanmış olan kötü niyetli kimsenin taşınmazı haksız olarak elinde tutmuş olmasından doğan zararları ve elde ettiği veya elde etmeyi ihmal ettiği semereleri tazmin ile mükellef olduğu vurgulanmıştır. Nitekim Türk Medeni Kanununun 995. maddesinin birinci fıkrasında, iyi niyetli olmayan zilyedin geri vermekle yükümlü olduğu şeyi haksız alıkoymuş olması yüzünden hak sahibine verdiği zararlar ve elde ettiği veya elde etmeyi ihmal eylediği ürünler karşılığında tazminat ödemek zorunda olduğu hüküm altına alınmıştır. Bu zararın en azı kira geliri karşılığı olan zarardır. Ancak, haksız işgalden doğan zarar her zaman kira geliri karşılığı olan zarar kadar olmayıp çok daha kapsamlı olabilir. Bu nedenle, haksız işgalden doğan normal veya hor kullanma sonucu eskime şeklinde oluşan olumlu zarar ile malik ya da zilyedin yoksun kaldığı fayda şeklinde tanımlanan olumsuz zarar ecrimisilin kapsamını belirler. Görüleceği üzere işgal tazminatı hakkının doğumu, başlıca iki koşulun gerçekleşmiş olmasına bağlıdır. Bunlar; işgal eylemini gerçekleştiren kişinin kötü niyetli oluşu ve işgal nedeniyle hak sahibinin zarara uğramasıdır.
Haksız zilyetlikte, kişiye zilyetliği sağlamaya yetki veren bir hak bulunmamaktadır. Zilyedin gerçekte bir hakkı olmadığını bilip bilmemesi ve bilebilecek durumda olup olmamasına göre de haksız zilyetlik "iyi niyetli zilyetlik" ve "kötü niyetli zilyetlik" şeklinde ayrıma tabi tutulmaktadır. Kötü niyetli zilyet, eşya üzerindeki hakimiyetinin bir hakka dayanmadığını, diğer bir anlatımla zilyetliğinin hakka uygun bulunmadığını bilen ya da somut olayın özelliklerine göre bilmesi gereken kişidir. Türk Medeni Kanununun 3. maddesi uyarınca, durumun gereklerine göre kendisinden beklenen özeni göstermeyen kimse iyi niyet iddiasında bulunamaz. Kuşku yoktur ki, zilyedin iyi veya kötü niyetli oluşu, mahkemelerce her somut olay ve durumun özelliği dikkate alınarak takdir edilecektir.
Somut olayda; dosya içeriğinden davacının maliki olduğu 113 ada 100 parsel sayılı taşınmazdan çıkan dava konusu suyun genel su niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır. Kaynaktan çıkan suyun yararı kamuya ait bir akarsu oluşturacak şekilde çıkması halinde kaynak artık özel mülkiyete konu olamaz. 2560 sayılı İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanununa, 5216 sayılı Büyükşehir Belediye Kanununa, 167 sayılı Yeraltı Suları Kanununa ve dosya içerisinde yer alan yargısal kararlara göre dava konusu suyu kiralama hakkı davacıya aittir. Bu durumda davacının, kiralama hakkı kendisine ait suyla ilgili olarak ecrimisil talep etmesinde yasaya aykırı bir durum bulunmamaktadır. Ancak, yukarıda da değinildiği üzere ecrimisil bakımından zilyedin iyi veya kötü niyetli oluşu, her somut olayın özelliği dikkate alınarak takdir edilmelidir. Davacı tarafından düzenlenen 02.03.2015 tarihli yazı ile davalıya, Kaçak Su Tespiti ve Değerlendirme Komisyonu kararına istinaden ilgili kaynaklar için başvuru ve kiralama işlemleri yapılması gerektiği bildirilmiştir. Bu yazının davalıya hangi tarihte ulaştığı belirlenmemiştir. Davalı ise, 18.03.2015 tarihli cevabında özel mülkiyete konu arazi üzerinde bulunan su kaynaklarının kullanımının kiralama gerektirmediğini, ilgili Bakanlık görüşlerinin de bu yönde olduğunu ve bu nedenle talebin yerine getirilmeyeceğini beyan etmiştir. Bu durumda, 02.03.2015 tarihli yazının davalıya ulaştığı tarih itibariyle davalının iyi niyetinin sona erdiği, bu tarihten dava tarihine kadar olan kullanımlarının haksız ve kötü niyetli olduğunun kabulü gerekmektedir. O halde mahkemece, bahse konu yazının davalı tarafa ulaştığı tarih belirlenerek bu tarihten itibaren davalı aleyhine ecrimisile hükmedilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirmeyle dava tarihinden geriye doğru 5 yıl için belirlenen ecrimisile hükmedilmesi doğru görülmemiş, hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin tüm, davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının REDDİNE, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin diğer temyiz talebinin kabulü ile Hukuk Muhakemeleri Kanununun 371. maddesi uyarınca Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi kararının BOZULMASINA, Hukuk Muhakemeleri Kanununun 373/2. maddesi gereğince dosyanın Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesine GÖNDERİLMESİNE, peşin yatırılan harcın yatıranlara iadesine, 3.050,00 TL Yargıtay duruşma vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 12.10.2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.
Size ulaşabilmemiz için lütfen aşağıdaki formu eksiksiz olarak doldurun.