Oca 09, 2023
T.C.ANTALYABÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 5.HUKUK DAİRESİ
ESAS NO:2022/3285
KARAR NO:2022/2996
KARAR TARİHİ: 30/12/2022
Tarafların İddia Ve Savunmalarının Özeti: Davacı dava dilekçesinde özetle; kendisine ait olan Burdur ili, Bucak ilçesi Barbaros Mah. Sultanyeri mevkii 49 ada, 63 parsel sayılı 3.173 m² yüzölçümünde tarla vasfındaki taşınmazında etrafı telle çevrili bahçesi ve içerisinde muhtelif ağaçları olduğunu, söz konusu bahçenin umumi yola çıkışının olmadığını, eskiden beri aynı yerde bulunan davalıya ait 49 ada 2 parselin doğu sınırından geçerek Adnan Menderes Bulvarına çıktıklarını, davalının parseli üzerinde ekinden başkaca bir ekin olduğunu başkaca muhdesat bulunmadığını, tarafına ait parsel üzerinde muhtelif ağaçları olması nedeniyle söz konusu ağaçların bakımı ve sulamasını yapabilmesi için acil yola ihtiyacının olduğunu belirterek yolu bulunmayan taşınmazı için davalının malik olduğu 49 ada 2 parselin doğu sınırından 3 metre eninde geçit hakkı tesisine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı cevap dilekçesi ile; davacının taşınmazına ulaşmak için doğu sınırındaki 64 parsel sayılı taşınmazı kullandığını, davacının geçit ihtiyacının 64 parselden geçerek 64 parselin doğu sınırındaki yola çıktığını, davacının taşınmazının evvelinin kuzeyindeki 62 parsel ve doğusundaki 64 parsel ile tek bir parselden bölünme olduğunu, yolu 62 ve 64 parselden istemesinin gerektiğini, yolu bulunan taşınmaz taksim edilerek yol bırakılmayıp sonra geçit hakkı davası açılmasının haksızlık olduğunu, fedakarlığın denkleştirilmesi ilkesi kapsamında taşınmazının doğu sınırından davacının talep ettiği gibi tesis edilecek geçit hakkı tesisinin kendisini fazlası ile mağdur edeceğini, tarafına ait 2 parsel sayılı taşınmazın kuzey (yola çıkan) cephesinin dar olduğunu, geçit tesisi ile taşınmazının yol cephesinin iyice azalacağını ve taşınmazını verimli kullanmasının, ev yapma imkanının kalmayacağını, taşınmazın kuzey cephesinin arsa vasfında ve daha değeri olduğunu,ayrıca tarımsal faaliyeti sırasında traktör ile tarlasını sürmesinin güçleşeceğini, taşınmazının kullanım bütünlüğünün fazlası ile zarara uğrayacağını, davacının taşınmazının güney sınırındaki 34 parsel sayılı taşınmazı kullanarak da yola çıkmasının mümkün olduğunu, davacının komşu parsel maliklerini davalı olarak göstermesi gerekir iken kötüniyetli olarak sadece kendisini davalı olarak gösterdiğini belirterek haksız ve kötüniyetli davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
İlk Derece Mahkemesi Kararının Özeti: Davanın kabulü ile; davacıya ait Burdur ili, Bucak ilçesi, Barbaros Mahallesi,49 ada, 63 nolu Parsel sayılı taşınmaz lehine, 25/05/2022 tarihli fen bilirkişisi tarafından düzenlenen ekli krokide 1 nolugüzergah olarak belirtilen, dava konusu Burdur ili, Bucak ilçesi, Barbaros Mahallesi,49 ada, 2 nolu Parseltaşınmazınsınırına 3 metre genişliğinde ekli krokide 1 numarasıile gösterilen yerden toplam 281,33m²´lik kısımdan geçit hakkı için TMK´nun 747.maddesi uyarınca (zorunlu geçit) irtifak hakkı tesisine, geçit hakkının TMK´nun 748/3 ve 1012 maddesi ile yeni tapu sicil tüzüğünün "irtifak hakları ve taşınmaz yükünün tescili" başlıklı 30.maddesi gereğince kütük sayfasında ayrılan özel sütunla tesciline, hüküm özetinin İİK´nun 28.maddesi uyarınca Tapu Sicil Müdürlüğüne gönderilmesine, karar kesinleştikten sonra davacı tarafından dosyaya depo edilen 56.266,00 TL geçit hakkı bedelinin aleyhinde geçit hakkı tesis olunan 2 nolu parsel maliklerine tapudaki hisseleri oranında ödenmesine karar verilmiştir.
İleri Sürülen İstinaf Sebepleri: Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; mahkeme kararının gerekçesiz olduğunu, 6100 Sayılı HMK´nın 294.-297.maddelerine aykırı olduğunu, infazı kabil bir karar olmadığını, kararda müvekkiline ait cevap dilekçesi ve beyan dilekçesindeki hiçbir iddia araştırılmadığı gibi iddialarımızın neden kabul edilmediğine dair de gerekçe gösterilmediğini, Anayasanın 141. ve HMK´nın 297.maddelerinin amaçladığı anlamda bir gerekçe taşımayan mahkeme kararının kaldırılması gerektiğini, bilirkişi raporu ile müvekkiline ait 2 parsel sayılı taşınmazın yol ile sınırında var olduğu saptanan duvarın akıbeti hakkında hüküm kurulmadığını, duvarın durumunun muallakta bırakıldığını bu şekilde kurulan hükmün 6100 sayılı HMK’nın 297. maddesine aykırı olduğunu, infaz aşamasında taraflar arasında yeni bazı ihtilaflara sebebiyet vereceğini, davacının geçit ihtiyacı bulunmadığını, evvelinden beri taşınmazın önceki malikleri de dahil olmak üzere taşınmaza ulaşmak için doğu sınırındaki 64 parsel sayılı taşınmazı kullandıklarını, pafta incelendiği zaman da görüleceği üzere davacının taşınmazının evveli kuzeyindeki 62 parsel ve doğusundaki 64 parsel ile tek bir parselden bölünme olduğunu, yolu bulunan taşınmazı taksim edip, yol bırakmayıp sonra da geçit davası açmanın haksızlık olduğunu, Yargıtay kararlarında da belirtildiği üzere öncelikle uygun seçeneğin bölünen parseller üzerinde aranması gerektiğini, taşınmazın paydaşları onu bölerken oluşacak parsellerin yollarını da sağlamak zorunda olduklarını, bu husus taksim sırasında yerine getirilmezse, üçüncü kişilerin taşınmazlarından geçit hakkı istemlerinin de hakkaniyete uygun olmayacağını davacının yolu 62 ve 64 parsellerden istemesi gerektiğini, zaten en uygun güzergahın da 62 parsel sayılı taşınmazdan olacağını, fedakârlığın denkleştirilmesi prensibi gereğince en çok yola cephesi olan ve ifrazen geldiği 62 parselden verilmesinin uygun olacağını, ayrıca davacının parseline geçmek için evvelce 68 parselin doğu sınırındaki yoldan gelerek 62 parselin kullanıldığını bu güzergahın davacı parselinin kadim yolu olduğunu, bu iddialarının da mahkemece değerlendirilmediğini, rapora itirazlarının dikkate alınmadığını, Anayasanın 36. maddesi ile HMK.nın 27. maddesinin ihlal edildiğini, davacı parselinin evvelinde 62 parsel ile bütün olduğuna dair iddiaları doğrulandığı halde bilirkişinin yetkisini ve haddini aşarak hukuki konuda görüş bildirdiğini, geçit kurulan alanda kalan duvara ilişkin mahkemece bir hüküm kurulmadığını, bu hali ile kararın infazının kabil olmadığını, müvekkilinin taşınmazındaki duvarı dava tarihinden sonra yaptığına dair bir bilgi olmadığını, kaldı ki taşınmazın mülkiyeti müvekkiline ait olup taşınmazına ne zaman ne inşa edeceği ya da nasıl kullanacağının kimseyi ilgilendirmediğini, mülkiyet hakkının kullanımı nedeni ile iyiniyet kötüniyet tartışılamayacağını, davadan sonra inşa edildiği belirtilerek duvar bedeli hesaplanmadığını heyete inşaat mühendisi dahil edilmediğini, duvarın sonradan inşa edildiği ve dikkate alınmaması bilgisinin kim tarafından bilirkişiye verildiğinin belli olmadığını, davalıtaşınmazının doğu sınırından davacının talep ettiği gibi tesis edilecek geçit hakkının müvekkilini fazlası ile mağdur edeceğini, müvekkiline ait 2 parsel sayılı taşınmazın kuzey (yola çıkan) cephesi dar olup geçit tesisi ile taşınmazın yol cephesinin iyice azalacağını, verimli kullanma, ev yapma imkanı kalmayacağı gibi tarımsal faaliyet sırasında traktör ile tarlayı sürmenin güçleşeceğini, taşınmazın kullanım bütünlüğünün fazlası ile zarara uğrayacağını, müvekkiline ait taşınmazın kuzey cephesi arsa vasfında olup daha değerli olduğunu, geçit bedelinin yüksek olmasının da bunun neticesi olacağını, 62 parsel sayılı taşınmazın yol cephesinin daha geniş olduğunu, toplam yüzölçümünün de tesis edilecek geçit nedeniyle malikinin mağdur olmasına neden olmayacağını, en uygun güzergahın da 62 parsel üzerinde olduğunu, davacı taşınmazının güney sınırındaki 34 parsel sayılı taşınmazı kullanarak güneydeki tali yola çıkmasının da mümkün olduğunu, bu ihtimaller kapsamında tüm komşu parsel maliklerine de husumet yönelterek taraf teşkilinin sağlanmasının dava şartı olduğunu, davacıya ait49 ada 63 parselin evvelinde 49 ada 3 parsel iken 1965 yılında ifrazen ayrılarak ikiye bölündüğünü, 49 ada 62 parsel ve 49 ada 63 parsel olduğunu, bu konudaki itirazların da değerlendirilmediğini, ihtiyati tedbir mahiyetinde geçici irtifak hakkı tesisine ilişkin yerel mahkemenin kararına karşı iki kez itiraz edildiği halde itirazına ilişkin herhangi bir değerlendirme yapılmadığını bu kararlara karşı doğrudan istinaf kanun yoluna başvurmanın mümkün olmadığını, istinaf hakkını bugüne kadar kullanamadıklarını, itirazlarının değerlendirmemiş olmasının dasavunma hakkının kısıtlanması anlamına geldiğini, 07.07.2022 tarihli duruşmada davacı tarafın talebi olmaksızın ve kendilerinin bu hususta beyanı alınmaksızın tedbire ilişkin karar verildiğini, sonrasında da 08.07.2022 tarihinde herhangi bir şekilde talep olmaksızın bir karar verildiğini, itirazları hakkında karar verilmediğini, herhangi bir teminat dahi öngörülmediğini, davacının yazılı veya sözlü bir talebi olmamasına rağmen bu şekilde kararlar verildiğini, mahkemenin esas uyuşmazlığı çözer şekilde tedbir kararı veremeyeceğini, verilen kararın da hatalı olduğunu, teminat dahi öngörülmediğini, ifraz işleminin ne zaman yapıldığının önemli olmadığını ifraz işlemi 57 yıl önce yapılmış olsa bile geçit vermekle yükümlendirilen taşınmazın üzerindeki yükümlülüğün ortadan kalkmayacağını, geçit hakkından doğan külfete davacı parselinin bölündüğü parsel maliklerinin katlanmak zorunda olduklarını, ifraz durumu varsa maliklerin ifraz sırasında taşınmazlarının yollarını da ayırıp böylece genel yola bağlantılarını sağlamaları gerekeceğinden bunu o zamana yapmamışlar ise sonradan başka parsellerden ihtiyacını gidermeye çalışmalarının doğru olmadığını, Yargıtay 14. Hukuk Dairesinin 2001/5607 E. 2001/6788 K. daki durum ile dava konusunun birebir örtüşmediğini, bilirkişinin hukuki değerlendirme yapamayacağını, görevinin tapu ve kadastro kayıtlarını inceleyerek davaya konu taşınmazın ifrazen bölünüp bölünmediğini, bölünme varsa davacı taşınmazının hangi parselden bölündüğünü tespit etmek olduğunu, bilirkişi raporunun hükme esas alınamayacağını, müvekkiline ait taşınmazdaki duvarla ilgili değerlendirmenin inşaat bilirkişi tarafından yapılması gerektiğini, inşaat bilirkişisi dahil edilerek tarafsız ve yetkin bilirkişi heyetiyle ve 1 nolu parselden verilecek geçitte duvarın durumunun ne olacağı tespit edilmesi gerekirken eksik incelme neticesinde karar verildiğini, duvarın yıkılıp yıkılmayacağı, davacının duvarın üstünden mi atlayacağı yoksa alttan tünel mi açacağının açıklanmadığını, bu yapılacak işlemlerin geçide olan maliyetinin değerlendirilmediğini, kabul etmemekle birlikte yeniden keşif yapılması ve inşaat bilirkişi ile bu durumun değerlendirilmesi gerektiğini, bu şekilde infazı kabil hükümden bahsedilemeyeceğini, belirterek re’sen nazara alınacak sebeplerle de öncelikle 08.07.2022 tarihli geçici geçit hakkı verilmesine ilişkin arakarar, Bucak İcra Müdürlüğünün 2022/1240 Esas sayılı dosyası ile icra takibine konu edildiğinden tehiri icra talebi kabul edilerek istinaf incelemesi sonuçlanıncaya kadar icra emrinin uygulanmasının geriye bırakılmasına ve ilk derece mahkemesince verilen kararın kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava geçit hakkı tesisi istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın kabulüne dair yazılı şekilde karar verilmesi üzerine davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. 6100 sayılı HMK´nun 355. maddesi gereğince; İstinaf incelemesi, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır. Ancak, bölge adliye mahkemesi kamu düzenine aykırılık gördüğü takdirde bunu resen gözetir.Geçit hakkı davaları, ülkemizde arazi düzenlenmesinin sağlıklı bir yapıya kavuşmamış olması ve her taşınmazın yol ihtiyacına cevap verilmemesi nedeniyle zorunlu olarak açılmaktadır. Geçit hakkı verilmesiyle genel yola bağlantısı olmayan veya yolu bulunsa bile bu yol ile ihtiyacı karşılanamayan taşınmazın genel yolla kesintisiz bağlantısı sağlanır. Uygulama ve doktrinde genellikle bunlardan ilkine “mutlak geçit ihtiyacı” veya “geçit yoksunluğu”, ikincisine de “nispi geçit ihtiyacı” ya da “geçit yetersizliği” denilmektedir.Geçit hakkı verilmesine ilişkin davalarda, bu hak taşınmaz leh ve aleyhine kurulacağından leh ve aleyhine geçit istenen taşınmaz maliklerinin tamamının davada yer alması zorunludur. Ancak, yararına geçit istenen taşınmaz paylı mülkiyete konu ise dava paydaşlardan biri veya birkaçı tarafından açılabilir. Türk Medeni Kanununun 747/2 maddesi gereğince geçit isteği, önceki mülkiyet ve yol durumuna göre en uygun komşuya, bu şekilde ihtiyacın karşılanmaması halinde geçit tesisinden en az zarar görecek olana yöneltilmelidir. Zira geçit hakkı taşınmaz mülkiyetini sınırlayan bir irtifak hakkı olmakla birlikte, özünü komşuluk hukukundan alır. Bunun doğal sonucu olarak yol saptanırken komşuluk hukuku ilkeleri gözetilmelidir. Geçit ihtiyacının nedeni, taşınmazın niteliği ile bu ihtiyacın nasıl ve hangi araçlarla karşılanacağı davacının sübjektif arzularına göre değil, objektif esaslara uygun olarak belirlenmeli, taşınmaz mülkiyetinin sınırlandırılması konusunda genel bir ilke olan fedakârlığın denkleştirilmesi prensibi dikkatten kaçırılmamalıdır.
Somut olayımıza gelince;
Dosya arasında mevcut tapu kaydına göre Burdur ili, Bucak ilçesi, Barbaros Mahallesi 49 ada, 63 nolu parsel sayılı taşınmaz tarla niteliği ve 3.173,00 m2 yüzölçümü ile davacı E.U. adına aynı yer 49 ada 2 parsel sayılı taşınmazın ise tarla niteliği ve 9.411,00 m2 yüzölçümü ile davalı A.O.İ. adına tapuda kayıtlı olduğu, kadastro krokisi ve fen bilirkişi raporuna göre davacıya ait 49 ada, 63 nolu parsel sayılı taşınmazın genel yola bağlantısı olmadığından mutlak geçit ihtiyacı içerisinde bulunduğu anlaşılmaktadır.
İlk derece mahkemesince mahallinde yapılan keşif ve bilirkişi incelemesi sonucunda alınan bilirkişi raporlarında geçit hakkı tesisi için uygun alternatif güzergahların tespit edildiği, bilirkişi raporunda belirlenen 3 adet farklı alternatif güzergah karşılaştırıldığında 2. ve 3. Alternatif geçit güzergahları üzerinde çok sayıda meyve ağacı bulunduğu ayrıca 2. ve 3. Alternatif güzergahların 1. Alternatife göre kapladığı alanın daha fazla olduğu ayrıca geçit kurulacak taşınmaz kısmının değeri bakımından da 1 nolu alternatife göre daha yüksek değerde oldukları, her üç alternatif geçit güzergahı da birlikte değerlendirildiğinde komşuluk hukuku ilkeleri ve fedakârlığın denkleştirilmesi prensibi dikkate alındığında en uygun geçit güzergahının 1 nolu alternatif güzergah olduğu anlaşılmaktadır.
Davalı vekili istinaf dilekçesinde önceki mülkiyet durumunun değerlendirilmediğini ileri sürmektedir. Bu kapsamda yapılan değerlendirmede tapu müdürlüğünün 19.01.2022 tarihli yazısı ekinde gönderilen tapu kütük sayfa fotokopileri incelendiğinde ise davacı adına kayıtlı lehine geçit hakkı tesis edilen 49 ada, 63 parsel sayılı taşınmazın 23.08.1965 tarih ve 640 yevmiye numaralı taksim edinme sebebi ile tapuda tescil edildiği, daha sonra farklı tarihlerde yapılan intikaller, pay temliki ve en son davacıya satış işlemi sonucunda 10.02.2021 tarihinde davacı adına tescil edildiği, davalı tarafından bahsedilen ifrazın üzerinden 56 yıldan fazla süre geçtiği, 56 yıl önceki mülkiyet durumuna göre değerlendirme yapılmasının doğru olmadığı aradan geçen süre nazara alındığında davalı vekilinin bu yönde ileri sürdüğü istinaf sebebinin yerinde olmadığı kanaatine varılmıştır.
Davalı vekili müvekkiline ait taşınmaz üzerinde bulunan duvarla ilgili değerlendirme yapılmadığını, bedelinin hesaplanmadığını, söz konusu duvar nedeni ile kararın infazının da mümkün olmadığını ileri sürmekte ise de; dava dilekçesinin davalıya 27.08.2021 tarihinde tebliğ edildiği,davacı tarafından sunulan 15.11.2021 tarihli dilekçe ile davalının sınıra inşaat malzemeleri getirerek demir döşeyerek beton duvar örmeye başladığını kötü niyetle maliyetin artması için kasten beton döktüğünü belirterek mahallinde keşif yapılmasını ve tedbir kararı verilmesini talep ettiği, talep dilekçesi ekinde video görüntülerini içeren cd nin de eklendiği görülmektedir. Benzer bir uyuşmazlığa ilişkin Yargıtay 14. Hukuk Dairesi’nin 28.05.2007 tarih ve 2007/5575 Esas, 2007/6379 Karar sayılı ilamında, davalı parsel malikinin davadan sonra tel çit ve duvar çevirmesi şeklindeki eyleminin kötüniyetli bir davranış olduğu hükmen korunmasının yasaya uygun olmayacağı belirtilmiş olup eldeki uyuşmazlıkta da davalının dava dilekçesinin tebliğ edildiği tarihten sonra taşınmaz sınırına duvar ördüğü anlaşıldığından ilk derece mahkemesince söz konusu duvar dikkate alınmaksızın yazılı şekilde karar verilmiş olmasında usul ve yasaya aykırılık bulunmamaktadır. Öte yandan eldeki dava el atmanın önlenmesi ve kal istemine ilişkin olmayıp geçit hakkı tesisine ilişkin davada uygun görülen güzergah üzerinden geçit hakkı tesisine karar verileceğinden, bu geçit güzergahı üzerindeki ağaçların kesilmesine veya tel örgü veya duvar vb gibi muhdesatların yıkılmasına dair karar verilmesine gerek bulunmadığı, ilk derece mahkemesince yapılan yargılama sırasında davacının 16.11.2021 tarihli dilekçesi üzerine ihtiyati tedbir kararının verildiği, tedbir kararında tapu kayıtları ile de uygun düşmeyen sehven yazılan köy adının çıkarılması için davacı vekilinin tedbir kararı ile aynı günlü talebi üzerine 08.07.2022 tarihli ara kararla tedbir kararının düzeltilerek köy adının çıkarıldığı, hüküm altına alınan geçit bedelinin 27.05.2022 tarihinde davacı tarafından depo edilmiş olduğu, tedbir kararından 10 gün sonra da aynı güzergah üzerinden geçit hakkı tesisine dair uyuşmazlığın esası hakkında hüküm verildiği, verilen hükümde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığı gözetildiğinde davalı vekilinin ihtiyati tedbir kararına yönelik istinaf sebebi ve icranın geri bırakılması talebi yerinde görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle ilk derece mahkemesince verilen karara karşı ileri sürülen istinaf sebepleri yerinde görülmediğinden davalının istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1 maddesi gereğince reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-)İlk derece mahkemesince verilen karara karşı davalı vekili tarafından ileri sürülen istinaf sebepleri yerinde görülmediğinden istinaf başvurusunun HMK´nın 353/1-b/1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-)İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
3-)Davalıdan alınması gereken 3.843,53 TL istinaf karar harcından peşin olarak tahsil edilen 961,70 TL nin mahsubu ile bakiye 2.881,83 TL istinaf karar harcının istinaf kanun yoluna başvuran davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
4-)Davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin kendi üzerinde bırakılmasına,Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK.´nun 362/1-a maddesi uyarınca kesinolmak üzere oy birliğiyle karar verildi.30/12/2022
Size ulaşabilmemiz için lütfen aşağıdaki formu eksiksiz olarak doldurun.